Giresun HAVA DURUMU
BİZE ULAŞIN info@nefsipiraziz.com

Piraziz Hazretleri

- +

Pir Aziz Bey (Piraziz Hazretleri)

            İlçeye adını veren şahsiyetin kimliği konusunda arzu edilir düzeyde bilgi yoktur. Bu hususta 15.yüzyılda düzenlenmiş olan vergi defteri küçük bazı ayrıntılar sunmaktadır. Buna göre 1455 tarihli kayıtlarda Pir Aziz, İbrahim Bey adlı bir Çepni liderinin oğludur, o vakitler Küçük Musa denilen bugünkü Nefs-i Piraziz köyündeki konağında oturmaktadır. Pir Aziz Bey’in doğum ve ölüm tarihi hakkında bir bilgi yoktur. Ancak onun 14.yüzyılın sonları ile 15.yüzyılın ortalarında yaşadığı, 1480’li yıllarda da vefat ettiği anlaşılmaktadır. Bölgede yaptığı askeri görevine karşılık da yılda 207 akçe miktarından para almıştır. Bu rakam Osmanlı taşra teşkilatında görevli olan orta halli bir tımarlı sipahiye ön görülen ücrettir. Pir Aziz’in askeri hiyerarşi bakımından bağlı olduğu Türk beyi ise, daha kudretli olduğu anlaşılan Beğmiş oğlu Davut Kethüda’dır.

            Pir Aziz Bey’in oturduğu köyde yaşayan halkın bir kısmı çiftçi, bir kısmı da kamuda görevli personeldir. Devrin şartlarına göre bu kişiler çevrede güvenlik sağlayan askerler ve madencilerdir. 1485’te oğulları Ali ve Hamza hayattadır ve babadan kalma beylik bölgesini yönetmeye devam etmektedirler. Aynı tarihte adı geçen Karamahmutoğulları Pir Ahmet ve Seydi adlı kişilerin  de Pir Aziz Bey’in yakınları olduğu anlaşılmaktadır.

            Pir Aziz Bey’in çocukluk çağında, yani babasının hayatta olduğu yıllarda bu bölge, Hacıemiroğulları Beyliği’nin yönetimi altındadır. Beyliğin hükümdarı Emir Süleyman’a bağlı beyler gibi İbrahim Bey ve oğlu Pir Aziz Bey de, Karadeniz sahillerinin Osmanlı idaresine geçiş sürecini yönetmişler, ilk Türk köylerini kurmuşlardır.

            Onun oturduğu köyün adının daha sonraki kayıtlarda adı değişmiş, beyin oturduğu yer, beylik merkezi anlamında “Nefs-i Piraziz” imlasıyla ifade edilir olmuştur. Nitekim 1547’de bu köyde merkezi bir cami bulunduğu, Cuma namazı kılmak için toplanan yöre halkına, Pir Veli ve Pir Mahmut adlı iki imam efendinin din hizmeti verdiği anlatılmaktadır.

            Daha sonraki kaynaklarda Pir Aziz Bey hakkında bilgi yoktur.  Öyle anlaşılmaktadır ki bu ailenin beylik imtiyazına son verilmiş, soyundan gelenler reaya yazılmıştır. Tarih içinde izi kaybolmuş bile olsa, ilçenin adına ilham kaynağı olan bu saygın kişinin halkın hafızasından silinmemesi, gerçekten dikkate değer ahde vefalı bir tutumdur.

Kaynak: Geçmişten Günümüze PİRAZİZ

 

Şeyh İdris ve Pir Aziz Türbeleri

Şeyh İdris’in tekkesi Şeyhli, türbesi ise Gökçeali köyünde bulunmaktadır. Türbe, geniş tarihi mezarlık içinde, köy camisine yakın bir noktada bulunmaktadır. Halk, burada yatan zâtın ortak ataları olduğunun bilinciyle, türbe ve tekke binasını koruma altında bulundurmakta, gerekli bakımlarını yapmaktadır.

Sonradan yapıldığı bilinen türbenin üzeri bakır kaplama, dışı sıva ve beyaz boya ile kapatıldığı için duvarlarda kullanılan malzemenin ne olduğunu tespit etmek mümkün olmamaktadır. Sekizgen geometrik bir mimariye sahip olan türbenin içinde dört adet sanduka vardır. Bu sandukaların hiç birinde şahide yoktur. Halkın ifadelerine göre bunlardan biri Şeyh İdris’e, diğerleri oğluna, gelinine ve hanımına aittir. Ancak bu gibi kamuya mal olmuş şahsiyetlerin türbeleri içinde aile efradının mezarlarının olması sık görülebilen bir uygulama değildir. Bu yüzden, mezarların Şeyhin oğlu, gelini ve hanımına ait olduğuna dair halk rivayetini mutlak doğru kabul etmek yanlış olur. Ayrıca yukarıda ifade etmeye çalıştığımız gibi, vakfiye ve 1455 tarihli tahrire konu olan iki ayrı Şeyh İdris bu zaviyenin şeyhliğini yapmıştır. O yüzden türbe içindeki mezarların zâviye kurucusu şeyhten başka onun soyundan gelen şeyh efendilere ait olabileceğini düşünmek daha sağlıklı bir yaklaşım olur. Zira yakın çevrede başka da bir yatır olmaması bu ihtimali kuvvetlendirmektedir.

Şeyhli köyünde bulunan tekke ise istinat duvarının ihata ettiği bir bahçe içinde yer almaktadır. Dışarıdan bakıldığında tek katlı bir köy evi görünümünde olan tekkenin tarih içinde çok tamir gördüğü anlaşılmaktadır. Giriş kapısının sağında ve solunda yer alan ahşap duvarların, ilk yapılan binadan kalma olduğu halk tarafından nakledilmektedir. Bu gün hâlen köy odası gibi kullanılan tekkenin zemini halı, kilim ve seccadeler ile kapatılmış, duvarlarına çeşitli dinî tablolar asılmıştır. Mihrap kısmının varlığı burada vakit namazlarının kılındığını, ibadete açık bulunduğunu göstermektedir. Türbe ve tekke içinde, Osmanlı döneminin izlerini taşıyan kayda değer bir eşya yoktur. Önceden tekke içinde muhafaza edilen, şeyhlik icazeti beratların da kaldırıldığı ifade edilmektedir.

Şeyh İdris’in mollalarından olduğu halk tarafından kabul edilen ve fakat tahrir kayıtlarında hakkında daha farklı bilgiler bulunan Pir Aziz türbesi ise, Nefs-i Piraziz köyü mezarlığında bulunmaktadır. Türbe içinde bulunan tek sanduka şahidesizdir. Mezarlığın üst/batı kısmında yer alan türbe ile Şeyh İdris türbesi aynı tarzda yapılmıştır: Sekizgen betonarme ve bakır kaplama çatı. Her iki türbenin de kubbe yarine Selçuklu eserlerinde görülen kümbet tarzı çatıları bulunmaktadır.

Netice: Bahse konu yüzyıl içinde örneğine Anadolu’nun uç bölgelerinde sıkça rastladığımız kolonizatör Türk dervişlerinden biri olan Şeyh İdris’in, en önemli özelliği, kurduğu zâviye ile bir yandan hânedan tesisi ile iskan faaliyeti, bir yandan vakıf ve sosyal hizmetler üstlenmiş olmasıdır. Şeyh İdris örneğinde olduğu gibi, ilk dönem Türk dervişleri bir çok köye, mezraya adını vermiş, elinin emeği ve alnının teri ile dağ başlarında, kuytu, izbe mekânlarda yer açıp bağ bahçe yetiştirmiş; cami, medrese, imâret, köprü ve değirmenler kurarak buraları şenlendirmiş, bayındırlık hizmetlerini yerine getirerek devlet otoritesini/hizmetini aratmamışlardır. Sonraki yüzyıllarda giderek bozulan, daha çok şehirlerde sadaka ile geçinip sadece ibâdet ile meşgul olan mümessillerinin aksine, son derece dinamik ve pozitif değer üreten bu dervişler ve onların tesis ettiği kurumlar incelemeye değerdir.

NOT: Günümüzde her iki türbenin yerine yenisi yapılmıştır.

Kaynak: Mehmet FATSA

Hazırlayan: Olgun Yurtseven